EDEBİYAT DERSİMİZ

Öğrencilerin edebiyat dersiyle ilgili kaynak ve sorulara ulaşabilmesini amaç edindik. Katkılarınızla zaman içinde zengin içerikli bir blog halini alacağımızı umuyorum.

19.01.2008

KLASİZM

KLASİZM
Klasisizmin ortaya çıkışında 17. yüzyıl Fran­sa’sının sosyo ekonomik yapısı, siyasal koşulları ve o dönemde etkili olan Rasyonalizm (akılcılık) felsefesi çok etkili olmuştur.

Klasisizm, 17. yüzyılda Fransa’da ortaya çık­mış bir edebiyat akımıdır. Bu akım, “1660 ekolü” olarak da adlandırılmıştır.

17. yüzyıl Fransa’sında 14. Lui, Avrupa’nın en güçlü krallığını kurmuştur. 14. Lui, ülkeyi çok katı kurallarla yönetmiş; siyasal alanda katı kural­lar, yasalar egemen olmuştur. Toplum yönetenler (soylular) ile yönetilenler olarak iki gruba ayrılmış­tır. Bu dönem Fransa’nında kişi hak ve özgürlük­leri, bireysel istekler hiç önem taşımamıştır. Siya­sal alanda kural ve yasaların egemen olması ede­biyata da yansımış; dil ve edebiyatın kurallarını belirlemek üzere 1634′te Fransız akademisi ku­rulmuştur. Aynı dönemde filozof Descartes, ger­çeğin ve doğrunun ancak “akıl” yoluyla bulunabi­leceğini savunan Rasyonalizm görüşünü güçlen­dirmiştir. Ona göre akıl, insan duygularını gemle­yen, aşırı duygulara çekidüzen veren tek güçtür. “Uyumlu insan” tipini ancak akıl yaratabilir. Aklın üstünlüğü ve kılavuzluğu kabul edilmeli; aşk, kin, sevinç, keder., gibi tutkular akıl yoluyla frenlen-melidir. Klasisizm, bu koşullar altında ortaya çık­mış bir edebiyat akımıdır.

Klasisizmin Özellikleri:

1. Klasik yazarlar, eski Yunan ve Latin edebi­yatlarını örnek almışlar, bu edebiyatların sa­natçıları gibi yazmayı amaçlamışlardır.

2. Klasik eserlerde “akıl” ve “sağduyu” önem­senmiştir.
3. “Akıl” yoluyla gerçeğin ve insan doğasının (yaratılışın) incelenmesine önem verilmiştir.
4. İşlenen konunun “gerçek” olması önemli de­ğildir; “gerçeğe uygun” olması önemlidir.
5. Klasik edebiyatta “doğa” kavramı “insan ru­hu” anlamında kullanılmıştır. İnsan her yö­nüyle değil, değişmeyen yönleriyle (evrensel özellikleriyle) ele alınmış; Yunan ve Latin edebiyatlarında insanları etkileyen, heyecanlandıran konuların kendi dönemlerinde de aynı etkiyi yaptığına sık sık işaret edilmiştir.
6. Klasik yazarlar yalnız seçkin ve olgun (aklını, iradesini kullanabilen) kişileri konu edinmiş­ler; bunların dış görünüşlerini değil, ruhsal durumlarını incelemişlerdir.
7. Klasik eserlerde ahlaki bir amaç güdülmüş,erdeme ve ahlaka çok değer verilmiştir. Kla­sik yazarlar toplumu değil, bireyi olgunlaştır­mayı esas almışlardır.
8. İnsan dışındaki her şey (giysi, dekor, doğa görünümü, yerli renk) ihmal edilmiştir.
9. Klasik yazarlar eserlerine kişiliklerini yansıt­mamış, okuyucunun ya da seyircinin dikkati­ni konu içindeki kişiler üzerinde toplamışlar­dır.
10. Eserler ulusal bir dille yazılmıştır. Ancak bu dil, halkın konuşma dili değil, soylu tabaka­nın konuşma dilidir. Anlatımda kaba sözcük ve deyimler yoktur.
11. Üslubun her türlü yapmacıktan uzak, süssüz, sade, açık ve sağlam olmasına özen gösterilmiştir. Cümleler, özdeyiş gibi açık ve özlüdür; dilbilgisi kurallarına uygundur.
12. Klasik eserlerde “biçim” çok önemlidir. Bir eserin biçimce kusurlu olması düşünülemez.
13. Aynı konu, birçok sanatçı tarafından defalar­ca işlenmiş; konuya değil, konunun işleniş biçimine önem verilmiştir. Yunan ve Latin edebiyatlarındaki konular başka başka sa­natçılar tarafından ele alınmış, “sanat için
sanat” ilkesine uyulmuştur.
14. Klasisizmin ana türleri trajedi ve komedidir. Eleştiri, özdeyiş, fabl, mektup, felsefi dene­me… alanında da eserler verilmiştir.15. Klasisizmde en az gelişen tür romandır.

Klasisizmin Önemli Temsilcileri:

Racine………………………………. trajedi

Corneille…………………………… trajedi

Moliere………………………………. komedi

Bolleau……………………………… manzum mektup,

manzum yergi

La Fontaine………………………. fabl

La Rochefoucault……………… özdeyiş

La Bruyere………………………… portre

Descartes………………………….. felsefi yazı

Pascal……………………………….. felsefi yazı

Madame de la Fayette………. roman

Fenelon…………………………….. roman








Klasisizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:

İbrahim Şinasi …………………………………… tiyatro

Ahmet Vefik Paşa…………………. tiyatro çevirileri

Âli Bey ……………… tiyatro çeviri ve uyarlamaları





Ne güzel bir ders açgözlülere! Az mı gördük böylelerini eski zamanda Bir gecede zengin olacağız sanırlar da Elindekinden olurlar yok yere!

(La Fontaine’den Çev. 0. Veli Kanık)





Klasik Eserlerden Örnekler:

DÜŞÜNCE ESERLERİ

Bir yazarın bütün hüneri, iyi tarif ve iyi tasvir et­mektir. Musa, Homeros, Eflatun, Vergilius, Horatius an­cak anlatımları ve tasvirleriyle başkalarına üstündürler. Yazılan şeyin doğal, kuvvetli ve güzel olması için gerçeği anlatması gerekir.

Düşüncelerimizden bir teki birçok biçimlerde anla-tılabilir, ama bunlardan ancak bir tanesi iyidir. Konuşur­ken ya da yazarken onu her zaman bulamayız. Bununla birlikte, o vardır, ondan başkası zayıftır.

Okuduğunuz bir eser, düşüncelerinizi yükseltir, sizi soylu ve mert duygularla doldurursa, onun hakkında hü­küm vermek için başka bir kural aramayınız, eser iyidir ve usta elinden çıkmıştır.

(La Bruyere, “Karakterler” den)

ÖZDEYİŞLER

Yapılmış bir iş ne kadar parlak olursa olsun, büyük bir gayenin ürünü değilse, büyük sayılmamalıdır. Hiç aptallık yapmadan yaşayan adam sanıldığı ka­dar akıllı değildir…

Kurnazlıkların en incesi, bize kurulmuş olan pusu­lara düşer gibi görünmeyi bilmektir. İnsanın en kolay aldatıldığı zaman, başkalarını al­datmaya çalıştığı sıralardır.

(La Rochefoucauld, “Özdeyişlerden.)




KLASİK SANATIN TARİFİ

Bir eser, hoş bir şeyle ve insanların genel beğeni­sine uygun bir tatla dolu değilse, az sayıda bilirkişi tara­fından beğenilse de boşunadır, hiçbir zaman iyi bir eser sayılmıyacaktır; sonunda ise bilirkişilerin kendileri, onu beğenmekle yanıldıklarını itiraf etmek zorunda kalacak­lardır. Bu hoş şey, bu tat nedir diye bana sorulursa, ce­vabım şudur ki bu, anlatılmaktan çok duyulan, ne oldu­ğunu bilmediğim bir şeydir. Bununla beraber görüşüme göre bu tat, esasında, okuyucuya ancak doğru düşün­celer ve yerinde deyimler sunmaktan ileri gelmektedir. İnsanın kafası tabii olarak doğru hakkında birçok karışık fikirlerle doludur ve çoğu zaman bunları ancak hayal meyal görür ve hiçbir şey bu fikirlerden bir kaçının iyi aydınlatılmış ve açığa çıkarılmış olarak kendisine göste­rilmesinden daha hoş değildir. Nedir yeni, parlak, olağa­nüstü bir düşünce? Bu, hiç bir zaman bilgisizlerin inan­mak istedikleri gibi, kimsenin aklından geçmeyen veya geçmemesi gereken bir düşünce değildir. Aksine, her­kesin aklına gelmesi gereken, ama yalnız birinin ilk defa deyimini bulduğu bir düşüncedir bu?

Herkesin aklından geçen bir düşünce canlı, ince ve yeni bir tarzda söylenirse ancak değeri olan bir dü­şüncedir.

(Boileau, Eserlerine yazdığı önsöz’den)

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi